Hayat Eş Anlamlısı Yaşam Mı?
Kayseri’nin o sakin akşamlarından birinde, üzerimde kara bulutlar gibi bir huzursuzluk vardı. Hani bazen insanın içinde bir boşluk olur ya, işte o anlar… O anlardan biriydi. Yolda yürürken, bir anda kafama takıldı: “Hayat, eş anlamlısı yaşam mı?” İşte bu soru, tam o an içinde kaybolduğum, düşündükçe daha da kaybolduğum bir dünyaya itti beni. Ama hepimiz gibi, bir sorunun peşinden gitmek zor. Her zaman cevabı bulamayabiliyoruz.
O An: Bir Anlam Arayışı
Yavaş adımlarla yürürken, etrafımdaki her şey daha da silikleşmeye başladı. İnsanlar, sokak lambalarının sarı ışığında neredeyse hayalet gibi görünüyordu. Yağmur da başlamıştı, ama ben ıslanmayı umursamıyordum. O kadar garipti ki, sanki bir şeyler eksikti ama neydi? Hayat mı? Yaşam mı? Ne fark vardı?
Sonra bir an, eski defterim aklıma geldi. O defteri bulduğumda, yıllar önce yazdığım cümlelerin arasında kaybolduğumu hatırladım. O zamanlar, genç bir öğrenciydim ve her şey bana çılgınca, hızlı ve heyecan verici geliyordu. Hayat, keşfetmekti; yeni insanlarla tanışmak, yeni yerler görmekti. Yaşam, daha farklıydı sanki. Yaşam, kendi içine bir anlam yüklemek gibiydi. Bir an yaşamı bulduğumu düşündüm, ama o defteri okudukça her şeyin sanki içi boştu. Hayat sadece bir süreç miydi, yoksa biz ona ne yüklersek o muydu?
Bir Duygu: Hayal Kırıklığı ve Arayış
Bir akşam, yıllar önce yazdığım o defteri okurken içimde beliren his, tam da hayatın ve yaşamın farkını anlamaya çalıştığım anı yansıttı. Hayal kırıklığı. Çünkü yıllar önce hissettiğim o heyecan ve yaşamın anlamını keşfetme arzusu, şimdi bana sadece boşluk gibi geliyordu. “Hayat” dediğimiz şey, sadece bir anın akıp gitmesinden ibaret miydi? Ya da “yaşam” dediğimiz şey, bu anın içinde bulduğumuz anlam mıydı? Defteri kapattım, ama sorularım daha da arttı. Sanki kendi içimde bir karmaşa vardı ve o karmaşayı çözmek için doğru kelimeleri bulamıyordum.
Bir yandan da şunu düşündüm: “Hayat” hep hızlı ve aceleyle yaşadığımız, durup düşünmeye pek vakit bulmadığımız bir şey mi? Oysa “yaşam” daha sakin, içinde barındırdığı her anın değerini anlamaya çalıştığımız, farkındalıklı bir süreç mi? Yaşamı daha çok hissettiğim zamanları hatırladım. Ağaçların altında oturduğum, saatlerce bir kitaba dalıp kaybolduğum o anlar… Ya da eski dostumla, yıllardır görmediğim bir arkadaşla sohbet ettiğim anlar… Yaşam, o zaman daha çok hissediliyordu.
O An: Heyecan ve Umut
İçimdeki karışıklığı bir kenara bırakıp, biraz daha düşündüm. Belki de hayattaki her şey, yaşadığımız anın içinde gizliydi. Belki de yaşam, hayatın her anını ne kadar iyi hissedebileceğimizle alakalıydı. O anki duygularım, yaşadığım süreçlerin, aldığım derslerin sonucuydu. Oysa hayat dediğimiz şey, belki sadece bir akıştı. Bir yanda tüm bu karmakarışık düşünceler, diğer yanda umutlu bir bakış açısı vardı. “Bir anlam var,” dedim, “Her şeyde bir anlam var.”
Hayat sadece geçip giden zaman değilmiş, yaşam ise yaşadıklarımızın toplamıymış. Yaşadıklarımız, hayatın içinde fark ettiğimiz o küçük ama önemli anların toplamıymış. O anın içindeki anlamı bulmak, işte bu gerçek yaşamı keşfetmekmiş.
Sonuç: Hayat ve Yaşam, Birbirini Tamamlıyor
Evet, şimdi çok daha netim. Hayat ve yaşam birbirinden farklı olabilir, ama birini diğerinden ayırmak zor. Çünkü hayat, bir yolculuk; yaşam ise o yolculuğun anlamı. Hızla geçip giden zamanın içindeki o küçük anları fark edebilmek ve onlara anlam yüklemek, aslında gerçek yaşamı oluşturuyor.
O gün, o yağmurlu akşamda, kafamdaki sorular yavaşça azalırken, kalbimde bir huzur vardı. Hayat ve yaşam birbirini tamamlıyordu. Hayat, bazen sadece bir süreç olabilir, ama yaşam, her bir anı fark ederek ve dolu dolu yaşayarak anlam kazandı. O yüzden, belki de “hayat” ve “yaşam” aynı şey değillerdi ama ikisi de bir arada var olduklarında anlam buluyordu. Ve ben o an, bu anlamı bulmuştum.
Hayat ve yaşam hakkında düşündükçe, o anları daha çok takdir etmeye başladım. Belki de bu, her gün biraz daha yaşamaya karar vermekti.